ZİNAYA İLİŞKİN BOŞANMA DAVALARINDA SÜRE SINIRI, AFFETME OLGUSU VE YARGITAY UYGULAMASI
Av. Ebru BAKIM
TMK m. 161 gereğince zina, özel boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir. Aynı hüküm 2. fıkrasında ise dava açma süresi olarak diğer eşin aldatmayı öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden 5 yıl geçmekle dava hakkının düşeceği yer almaktadır.
Ancak, her ne kadar kanunda 6 ay ve 5 yıllık süreler belirtilmişse de kimi durumda eşlerin birbirlerini affetmesi üzerine Yargıtay kararlarında süre bakımından farklı uygulamalar yer almaktadır. Zira, TMK 161/3 gereğince affeden tarafın dava hakkı bulunmadığı için af olgusu belirli bir süre ile sınırlandırılmamıştır.
Affetme, sözel olabileceği gibi fiili hareket ile de kabul görebilir[1]. Bir diğer ifade ile eşlerin tekrar fiili yaşama devam etmesi, karı koca hayatı sürdürmesi, birbirlerine açıkça affetme beyanında bulunması aldatmadan kaynaklı açılan davanın reddine sebep olmaktadır. Açıkça “affetme” olgusunun bulunmaması halinde Yargıtay kararlarınca ne kadar süre karı koca hayatı yaşadıkları veya bu süreçte fiili olarak ne yaşandığı duruma göre değişmekte olup kimi kararlarında belirli süre kimi kararlarında ise fiili durum gözetilmiştir.
Örneğin Yargıtay bir kararında belirli bir süre birlikte yaşanılmasını affetme olarak saymış iken[2] diğer kararlarında tarafların fiili birlikteliğinin şekline (aynı yatakta uyuma veya üçüncü kişilere karşı barışmayı yansıtma, diğer eşe karşı mesaj gönderilmesi vb.) göre karar vermiştir[3]. Yargıtay bir kararında erkeğin eşine gönderdiği birçok barışmaya yönelik mesajını affetme olarak kabul ettiği en azından hoşgörü ile karşıladığını kabul ettiğini ifade etmiştir[4]. Yine şekil bakımından Yargıtay tarafların boşanma davası açmazdan önce aynı otelde kalmasını af olarak nitelendirmiştir[5].
Bununla birlikte affeden eşin iradesinin sakatlanmaması gerekmektedir[6]. Aksi takdirde af olgusu geçersiz sayılmaktadır.
[1] Bkz. YHGK 2017/2-2067 E, 2019/296 K 14.03.2019 T. Kararı bkz. Gençcan, Ömer Uğur, Boşanma Hukuku, 2022, Ankara, s. 249.
[2] Yargıtay 2. HD 2012/4651 E 2012/24156 K 10.10.2012 tarihli kararı bkz. Gençcan, s. 253, dn.
[3] YARGITAY HUKUK GENEL KURULU ESAS NO.2011/2-634 KARAR NO.2011/720 KARAR TARİHİ.30.11.2011
[4] Yargıtay 2. HD 2020/6498 E 2021/934 K 02.02.2021 T kararı bkz. www.ekinhukuk.com.tr/boşanma-davalarinda-af-ve-affetmis-sayilma (e.t: 29.05.2023) , Yargıtay 2. HD, E. 2009/19942, K. 2010/21140, T. 15.12.2010 sayılı kararında Davacı-davalının, eşinin kendisi evde yokken bir başka erkeği eve aldığını bildiği halde, bu olaylardan sonra evlilik birliğini devam ettirmiş olması af niteliğinde değerlendirmiştir. Bkz. Ceylan, Zeynep Şeyma, YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA ZİNA SEBEBİYLE BOŞANMADA MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ, 2022, ERÜHFD, C. XVII, S. 71 dn. www.dergipark.com.tr (e.t 29.05.2023)
[5] Yargıtay 2. HD 2021/6658 E 2021/8169 K bkz. www.milhukuk.com/bosanma-davasinda-af-sayilan-haller-nelerdir (e.t 29.05.2023)
[6] Akıntürk, Turgut/Ateş Karaman, Derya, Türk Medeni Hukuku Aile Hukuku 2. Cilt, 2013,İstanbul, s. 247.
Copyright © Gerçek&Gerçek Hukuk Bürosu